ÇARŞI VE MAHALLE BEKÇİLERİ
Çarşı ve mahalle bekçilerinin görevlerini meclisteki kanun teklifinde geçen ifadeyle tanımlamak gerekirse; çarşı ve mahalle bekçileri, görevli oldukları mülki sınırlar içinde halkın istirahat, sağlık ve selametini sağlayacaktır. Bekçiler görev saatleri içinde görevlendirildikleri bölgede devriye hizmeti yürütecek, görev bölgeleri içinde bulunan konut, iş yeri ve araçlar gibi malların korunmasında sahipleri tarafından noksan alınan tedbirleri tamamlattıracak, şüpheli durum veya kişileri bağlı bulundukları genel kolluk birimlerine bildirecek, kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri alacaktır. Haklarında bu görev tanımları yapılan çarşı ve mahalle bekçilerine birtakım yetkiler de verilmiş ve yeni düzenlemelerle yetkilerinde değişiklikler(eklemeler) yapılmıştır. Söz konusu değişiklikler neticesinde polis ve bekçi arasındaki yetki farkları azalmıştır.
Çarşı ve mahalle bekçilerine tanınan yetkilere bakacak olursak; bekçilere tanınan yetkiler önleyici ve adli yetkiler olarak ikiye ayrılmaktadır. Durdurma yetkisi, kimlik sorma yetkisi, yoklama(kontrol) yetkisi bekçilerin sahip olduğu önleyici yetkilerdendir. Yoklama ve muhafaza altına alma yetkisi, zor kullanma yetkisi, silah kullanma yetkisi, suça el koyma yetkisi ise bekçilerin sahip olduğu adli yetkilerdir. İçişleri Bakanlığı tarafından paylaşılan bekçi ve polis yetki karşılaştırması tablosunda da görüleceği üzere bekçilerin önleme(arama) yetkisi, denetim yapma yetkisi, istihbarat toplama yetkisi, ifade alma yetkisi, olay yeri inceleme yetkisi, adli arama ve el koyma yetkisi, gözaltına alma yetkisi bulunmamaktadır. Bu yetkiler polislere ait yetkilerdir. Yukarıda da belirtildiği üzere bekçilere tanınan ve sonradan eklenen artırılan yetkiler tartışmalara yol açmıştır.
Bekçi kavramı hayatımıza yeni girmiş bir kavram değildir. Mahalle bekçiliği 24 Nisan 1914 tarihli Çarşı ve Mahallât Bekçileri Hakkındaki Kanun ile oluşturulmuştur. 1974 yılında bekçi alımları durmuş ve Nisan 2017'de çıkarılan 690 sayılı kanun hükmünde kararname ile yeniden bekçi alımı gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda halihazırda ülke olarak alışılmış olan bekçilik mesleğinin yetkilerinde yapılan değişiklikleri ele almak gerekmektedir. Bekçilere yeni tanınan yetkilerden olan zor kullanma yetkisi ve silah kullanma yetkisi bekçi ve polis ayrımında bekçilik yetkilerini daha da polis yetkilerine yaklaştırmıştır. Burada önemli olan verilen yetkilerden ziyade yetkilerin kime ve kimlere verildiğidir. Nitekim zor kullanma yetkisi ve özellikle silah kullanma yetkisi önemli ve hayati yetkiler olmakla birlikte bu yetkilere sahip olanların da sorumluluğunu artırmaktadır.
Polislerin silah kullanma yetkisi 5681 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda düzenlenmiştir. İlgili kanun incelendiğinde polislerin silah kullanma yetkisi olmasına karşın bu yetkisinin de belirli sınırları olduğu ve sadece kanunda belirtilen durumlar ile sınırlı olarak bu yetkisini kullanabildiği görülmektedir. Kanuna göz atmak gerekirse; polis; a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında, b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde, c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde, d) (Ek: 27/3/2015-6638/4 md.) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir. Görüldüğü üzere polisin dahi silah kullanma yetkisi ancak ve ancak bu durumlarla sınırlıdır. İlgili maddenin devamında da belirtildiği üzere bu yetkisini kullanma zorunluluğu doğsa da(yukarıdaki durumlardan herhangi biri söz konusu olursa) ancak etkisiz kılacak ölçüde kullanması gerektiği belirtilmiştir. Bu düzenlemeler böyle bir önemli yetkinin karşısında keyfi uygulamalara, insanların hak ve özgürlüklerine zarar gelmemesi adına oldukça isabetlidir. Bekçilerin zor kullanma yetkisi ve silah kullanma yetkisine dönecek olursak, polislere dahi bu yetkilerin tanınırken oldukça sınırlı kapsamda ve ölçülü olması düzenlenmişken bekçilere de aynı yetkilerin tanınması soru işaretleri oluşturmaktadır. Nitekim polisler meslekleri öncesi gerek akademi hayatı gerekse meslek öncesi eğitimlerle bu konularda tecrübe ve bilgi kazanmakta ve mesleklerini icra etmeye böyle başlamaktadır. Bekçilik mesleğine alımda da elbette birtakım şartlar aranmaktadır. Bu şartlar devlet memuru olma şartlarını da içermektedir. Burada önemli olan husus ise yukarıda belirtildiği üzere polislik mesleği öncesi alınan eğitim ve tecrübenin bekçilik mesleğine başlamadan önce ne kadar alınılabildiği ve bekçilerin görev öncesi meslekleri, yetkileri ve yetkilerinin sınırları hakkında ne kadar bilinçlendirilebildiğidir.
Bekçiler hakkında tartışmalı olan konu mesleğin gerekliliğinden ziyade bekçilere tanınan yetkilerdir. Nitekim İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada çarşı ve mahalle bekçilerinin tekrar göreve başlamasıyla ülkedeki mal varlığına karşı işlenen suçlarda belirgin düşüş yaşandığını belirtmiştir. Bekçilere yeni tanınmış ve tartışmalara yol açmış bir diğer yetki ise kimlik sorma yetkisidir. Buna göre bekçiler devriye görevleri sırasında şüpheli gördükleri ve hal ve hareketlerinden şüphe uyandıran kişilere kimlik sorabileceklerdir. Bu yeni yetki özüne bakıldığında suçların önlenmesi amacı güden bir yetkidir. Bu yetkide diğer yeni tanınan yetkiler gibi yerinde ve bilinçli kullanıldığında elbette faydalı olacaktır. Bekçilere tanınan yeni yetkilerin tartışmalı olmasının sebebi de halihazırda bu yetkiyi kullanacak olan bekçilerin yetkilerini kullanırken eğitimli,bilinçli ve bilgili olup olamayacaklarıdır. Nitekim bekçilerin yeni yetkilerine kavuşmasının ardından uygulamada haberlere de konu olan birtakım kötü uygulamalar yansımıştır. Bu yansımaların ardından da tanınan yetkilerin ne kadar isabetli olup olmadığı tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
Bekçilerin birtakım yetkilere sahip olmasından ziyade bu yetkileri kullanacak bekçilerimizin kimler olduğu kimler olması gerektiği seçimlerinde ne tür kriterler aranması gerektiği ve ne tür bir eğitim sürecinin ardından göreve başlamaları gerektiği asıl tartışılması gerekli olan konulardır. Öyle ki çarşı ve mahalle bekçilerine tanınan bu yetkiler iyi seçilmiş iyi eğitim almış bekçiler tarafından kullanıldığında suçların önlenmesinde çok büyük rol oynayacaktır. Tersine bir ihtimalde ise vatandaşlar keyfi bekçi uygulamalarına maruz kalabilecek ve sorunlar yaşanabilecektir. Bu durumda önemli ve hayati yetkiler verilen kişilerin seçiminde, eğitiminde dikkat etmek veya hayati önem arz eden bu yetkileri vermemek gereklidir. Önemli olan bu dengeyi sağlayabilmek ve teoride amaçlanan durumu pratiğe yansıtabilmektir.
Stj. Av. Zeki Odabaş